20 Ağustos 2010 Cuma

Dünyalar Nasıl Yapılır?


Yazan:Nelson Goodman
Fiyatı: 15,00 TL

ISBN 978-9944-396-82-0, 15x22 cm, 142 s.
Barkod: 9789944396820

Dünyalar Nasıl Yapılır?’da Goodman yaşadığımız dünyaları ele alıp sorguluyor: Yaşadığımız tek dünya, ayaklarımızın altındaki şu yeryüzü mü gerçekten? Yoksa biz insanlar tarafından inşa edilip oluşturulan pek çok dünyadan yalnızca bir tanesi mi? Bilim, sanat, felsefe arı ayrı dünyalardan mı bahsediyor, yoksa hepsi aynı dünyayı mı ele alıyor? Sanat mı doğruyu söylüyor, bilim mi? Her şeyin ötesinde gerçek bir dünya var mı, yoksa her şey kurgudan mı ibaret?
Goodman Dünyalar Nasıl Yapılır?’da bu sorulardan yola çıkarak düşünceyi en uç noktaya, âdeta uçurumun kenarına götürüyor. Sonra birkaç adım geriye giderek, büyük bir açıklıkla ele aldığı tüm meseleleri yerli yerinde oturtuyor.
Yirminci yüzyılın en önemli felsefecilerinden olan Goodman’dan bir düşünce ve felsefe şöleni. Yaşadığımız şu karmaşık evrende yolunu bulmak isteyenler için…

Ofis Faresinin Piyano Hikâyesi


Yazan: Osman Çakıroğlu
Fiyatı: 12,00 TL

ISBN 978-9944-396-83-7, 13,5x19,5 cm, 112 s., resimli
Barkod: 9789944396837


Bu kitap beton plaza ormanlarının karton ofislerinde sıkışıp kalmış bir ofis faresinin piyanoyla özgürlüğü yakalamasının hikâyesidir.
"Piyano, seni baştan çıkarıyor, sevgilinin kokusu gibi kalbinde ufacık bir yara bırakıyor, tek ilacı çalmak olan, çalamayınca içinizi sızlatan özlemiyle size tarifsiz kederler yaşatan. Yıllarca uğraşsanız da kapanmıyor bu yara kolayca, hep ilacını istiyor. İstediğini verdiğinizde de sizi bilinmedik diyarlara götürüyor. “
Kitap, fantastik anekdotları, tek kollu piyanistleri, büyücü öğretmenleri, ip cambazları, mırıldanmadan çalamayan takıntılı karakterleriyle sizleri kapalı kapılar ardında gizlenmiş müzisyenlerin gizemli dünyalarında bir yolculuğa çıkartacak ve bir piyanistin kaç damla gözyaşı ve kaç damla terden inşa edildiğinin öyküsünü kah güldürerek kah hüzünlendirerek anlatacaktır.

Heves Şiir – Eleştiri XXVI










Fiyatı: 10,00 TL
Hazırlayanlar: Ali Özgür Özkarcı, Mehmet Öztek, Ömer Şişman
ISSN 7308-0113
Barkod 9771308011302
200 sayfa




HEVES’İN VEDASI!


Ali Özgür Özkarcı, Mehmet Öztek ve Ömer Şişman’ın hazırladığı, bir neslin beraber büyüdüğü heves Şiir-Eleştiri dergisi 26. sayısıyla yayın hayatına veda ediyor.

Kasım 2003’ten bu yana yayımlanan heves’te, 26 sayıya ulaşan toplamda 552 yerli, 36 çeviri şiir; 87 yerli, 17 çeviri yazı; 16 söyleşi, 1 oturum, 96’sı Osman Konuk’un olmak üzere 107 Küllük/Pano maddesi, 4 mektup, 1 hipermetin, 3 sunuş yazısı yayımlandı.
2000’lerin ilk on yılı üzerine düşünmek isteyen fikri hür, vicdanı hür herkesin bu tabloyu tahlil etmesi gerektiği aşikâr. Bir neslin beraber büyüdüğü çok fazla dergi yok tarihimizde. Heves sadece kendi nesline değil sonraki nesillere de bakan, sonraki nesillerle kol kola yürüyebilen dergilerden oldu üstelik. Kasım 2003’te, “Bu seriyle, bazı yayınevlerinin, dergilerin ve merci konumundaki şair ve yazarların poetik ve/ya politik kıskacı altındaki genç şiire, rahat bir nefes aldıracağımızı umuyoruz.” sözleriyle yola çıkan dergi, yayın hayatı boyunca bu anlayışa sadık kaldı.
Özetle, Türk şiirine gereken cüret heves’te yuvasını buldu. Heves bu yüzden sadece bir dergi değil, aynı zamanda bir yuva oldu şairleri için.

Heves’in son sayısı ise görkemli bir veda öpücüğü gibi. 200 sayfalık veda sayısında yer alan yazılar:
Erhan Altan, “Şehir Hatları”: Şehirleşme tarihi ile şiir tarihini yan yana okuma denemesi.
Utku Özmakas, “Kültürel Pozculuk: Garanti Karantina”: Murat Menteş’in yeni şiir kitabı üzerine bir çözümleme.
Efe Murad, “İkinci Yeni’yi Aşmak”: İkinci Yeni’ye 2000’lerden bakış.
Ali Özgür Özkarcı, “Şiir Alçaktan Uçar”: Mehmet Erte’nin yeni şiir kitabı Alçalma üzerine bir çözümleme.
Küllük / Pano: Osman Çakmakçı’nın Bejan Matur hakkında değinisi; Aslı Serin’in Emel Güz’ün “Şairler de artık herkes gibi” yazısına cevabı; Efe Murad’ın mazmun üzerine değinisi, Neo-Epik hakkında yorumu, Utku Özmakas’ın madde şiirle ilgili sorusuna cevabı; Utku Özmakas’ın hümanizm hakkında değinisi.
Genç şairler Barış Çetinkol, Denge Esentürk, Aras Keser, Liman Mehmetcihat ve Münir Yenigül’ün katıldığı oturum ise 38 sayfalık hacmiyle bir yandan okurun gençlerin rahatsızlık ve beklentilerini daha iyi anlamasını, yorumlamasını sağlarken, öte yandan günümüz şiiri ve geleceğin şiiri hakkında düşündürüyor.
Heves 26’nın sürprizi ise Deniz Tortum’un Varlık’ın Yeni Şiirler 1954 cildinden bulup çıkardığı Turgut Uyar şiiri <>. Şiir, Uyar’ın hiçbir kitabında (hatta Mehmet Can Doğan’ın yayıma hazırladığı Kitaplarına Girmemiş Şiirler kitabında da!) bulunmuyor.

Heves’in son sayısında, okurun günümüzün önemli şairlerini birçok şiirle tanımasına, izlenimlerini belirginleştirmesine fırsat sağlayan Bellek köşesinin iki konuğu var: Ergun Tavlan ve Nazmi Cihan Beken. Her iki şaire ayrılan 10’ar sayfada birden fazla şiirlerini incelemek mümkün.

Heves 26’nın merakla okunacak söyleşisi ise Aslı Serin ile Didem Madak’ın msn üzerinden gerçekleştirdikleri, farklı, içten ve dobra söyleşi.

Son sayıda şiirleri yer alan şairler şöyle: Aslı Serin, Mehmet Davut Özdal, Ahmet Güler, Mehmet Öztek, Ergun Tavlan, Özgür Ballı, Fahri Güllüoğlu, Olcay Özmen, Cihan Oğuz, Servet Turan, Kerim Akbaş, Kazım Cihan Can, Efe Murad, Barış Çetinkol, Liman Mehmetcihat, Denge Esentürk, Aras Keser, Münir Yenigül, Uğur Eymirli, Nazmi Cihan Beken, Ali Akan, Mehmet Sait Aydın, Ahmet Güntan, Burak Acar, Ömer Aygün, Ömer Şişman, Osman Konuk.

Heves’in son sayısında Ömer Aygün çevirisiyle Ghérasim Luca’nın “Kültür Metafizik Saati” şiirini, Ergun Tavlan’ın çevirisiyle Dick Higgins’in “Senaryo” şiirini ve Efe Murad’ın çevirisiyle Ezra Pound’un “Kantolar”ından birincisini okuyabilirsiniz, ki söz konusu kantoyla yan yana yayımlanan, karşılaştırma olanağı bulabileceğiniz Ömer Aygün’ün “Ala Ala Anda İnüben Gemiye” şiiri de Ezra Pound’un bu önemli kantosu üzerine bir çeşitleme.

Heves’in sonunda Utku Özmakas ve Ömer Şişman’ın beraber hazırladığı, okurlara heves’in yayın serüvenini kağıt üzerinde katetme imkânı veren “Heves 01-26 Dizin” yer alıyor. Son sayfa ise Pan / heves Kitaplığı’ndan yayımlanmış ve yıl sonuna kadar yayımlanacak şiir ve eleştiri kitaplarının listesine ayrılmış.

13 Temmuz 2010 Salı

Osman Şevki Yazdı Ama Günlükleri İçin Torun Lazımmış!


Uludağ’a bu ismi veren zatın günlükleri basıldı. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk yıllarını anlayabilmek adına da bu günlükler önemli.

19. asırda doğup Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dönemlerine şahitlik eden bir insan bizim için neden önemlidir? Ya da bu şahidi önemsemeli miyiz? Bu soruya kolay kolay ‘hayır’ denilemeyeceği ortada. Çünkü 19. asır bizim için, Akif Paşa’nın meşhur kasidesinde anlattığı gibi, bir kırılma noktasıdır. Bugün sorunlar yumağı olarak ortada duran cumhuriyetin kurucu kadroları o dönemin şartlarında yetişti. Dolayısıyla bugünlere nasıl geldiğimizin hikâyesi o dönemde yaşananlarda gizli.

Binbaşı, doktor, milletvekili, besteci, sosyal tarihçi

Şimdi Bursa’nın sokaklarında dolaşıp havasını teneffüs eden insanlara, “Uludağ’a bu ismi kim verdi?” diye sorsak kaçından net bir cevap alabiliriz? Ben ‘hiç’ diyeyim ve insaf sınırlarını biraz zorlayayım. Neden mi insaf sınırlarını zorlayayım? Çünkü bilmek sadece bir sınıfa ait bir eylem değildir. Süleymaniye Medresesi’nde okuyanın orada esnaflık yapandan haberdar olduğu bir gelenekten gelen insanlar olarak bizlerin bildiği halde Bursa’da yaşayan büyük kitlenin (hadi eski ifadeyle söyleyelim: Sevad-ı Azam) bu bilgiden yoksun olmasını nasıl okumak gerekir?

Bursa sokaklarına olanca heybetiyle bakan dağa adını veren Dr. Osman Şevki Bey’dir. Sonradan kader 1934’te adına Uludağ soyadını da ekleyecektir. Osman Şevki Bey bir binbaşıdır. Doktordur. Milletvekilidir. Bestecidir. Sosyal tarihçidir. Bursa’nın simgelerinden olan Yeşil Cami ile ilgili bir kitap yazmıştır. Yine Uludağ’ı anlatan Uludağ Tapınakları, Keşişleri, Dervişleri adlı çalışması şehir tarihçiliği açısından kayda değer bir çalışmadır.

Dededen haberdar olmak

Yıl 2008. Osman Şevki’nin ikinci nesil torunlarından Ela Yıldızeli adında reklamcı bir bayan, dedesini kaybetmenin verdiği acının biraz daha hafiflemesi için anneannesinin babasıyla ilgili internette araştırma yapar. Karşısında çıkan sonuçlara şaşırır. Bu kadar bilinen bir dedeye sahip olmalarına rağmen aile içinde dedenin bahsi yeterince geçmez. Torunun bilmek isteyen tavrına rağmen anneannede de o kadar saklama ameliyesi vardır.

‘Özel yazılar okunmaz’

Bu cümle Ela Hanım’ın önünde bir engel olarak hep durur ama o yılmayan bir mizaca sahiptir. Kütüphanede eline geçen ilk defter Osman Şevki Bey’in Viyana seyahatine dair günlükler. Bundan sonra Ela Hanım, günlüklerin değeri olup olmadığını araştırmaya koyuluyor. Araştırmaları onu Pan Yayıncılık ile buluşturuyor. Eda Hanım, o gün kendisine, yayınevi editörlerinden Işık Gençer’in sözlerinin farklı bir bakış kazandırdığını anlatıyor.

‘Önemli olan sonuç değil, yoldur’


Işık Gençer’in bu cümlesi yolunu aydınlatan bir kandil oluyor Ela Hanım’ın. Turgut Çeviker, Hüsrev Hatemi, Prof. Zafer Toprak, Prof. Nuran Yıldırım, Etem Ruhi Üngör yolun diğer kandilleri olarak Ela Hanım’ın kaderine ekleniyor. İlk önce 2008’de Bir Kültür Savaşçısı Dr. Osman Şevki Uludağ / Musiki Yazıları çıkarıyor.

Bugünlerde Ela Hanım, Osman Şevki Bey’in Çanakkale Savaşı ve Viyana Seyahati Günlükleri’ni, dedesi Osman Şevki Bey ile buluşma hikâyesini de ekleyerek yayımladı.

Günlüklerde bir ‘hesaplaşma’ var

Bu kitap, Cumhuriyet’in kurucu kadrosu içinde yer almış bir isim olan Osman Şevki Bey’in gözüyle Balkanların nasıl göründüğünü anlamak bakımından önemli bir yerde duruyor. Çünkü hayatın bazı dönemlerinde bireyin kendisi yoktur, toplumun kendisi ya da kadronun kendisi vardır. Cumhuriyet dönüşümü de bir kadro işidir. O zaman biz bu defterleri, o kadronun, o döneme ve dönemin insanlarına bakışı olarak okuyabiliriz.

Günlüklerden öğrendiğime göre Osman Şevki Bey zaman zaman ruhsal sıkıntılara düçar oluyor. Bunların çözümünü uykuda ve seyahatte buluyor. Viyana Günlükleri, yine bir yoğun ruh sıkıntısından kurtulmak amacıyla yapılan seyahat sonrası ortaya çıkıyor.

Günlükleri okuduğunuzda pozitivist bir ahlakın izlerini görmek mümkün. Her şeyi zahir gözüyle gören ve varlığın yaşamasını kendine bağlayan bir anlayış. Seyahat, Karadeniz'den Köstence'ye, oradan Bükreş-Budapeşte yolu üzerinden Viyana'ya yapılıyor. Günlüklerde kullanılan dilden Osman Şevki Bey'in bir hesaplaşma içinde olduğu söylenebilir ama bu hesaplaşma kaybetme duygusunun verdiği bir ‘oh olsun’ hesaplaşmasından öteye gitmiyor.

Hele hele askerî tabip olarak Çanakkale’nin pek çok yerinde görev yapan bir insanın günlükleri de, şartların anlaşılması noktasında önem arz ediyor. "Bu sene gezdiğim yerler" cümlesiyle başlayan günlükler, Çanakkale Savaşı'nın arka planına ışık tutuyor.

Günlük: Hafızanın derin izleri


Hatırat kitapları ya da günlükler hafızamın derin izleridir. Bu izlerden yürümek kendi izlerimizden yürümektir. Cumhuriyet hesaplaşmasını gerçekleştirmek, Cumhuriyet içinde yer alan bütün unsurlarla hesaplaşma sürecine girmekle mümkün.

Bu tarih bizim tarihimiz çünkü.



Zeki Dursun, günlükleri önemseyerek haber verdi
http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=4069

8 Temmuz 2010 Perşembe

BÜYÜKDEDEM DR. OSMAN ŞEVKİ ULUDAĞ


Çanakkale Savaşı ve Viyana Seyahati Günlükleri

Yazan: İrem Ela Yıldızeli
Fiyat: 12,50 TL


ISBN 978-9944-396-81-3, 13,5x19,5 cm, 192 s., fotoğraflı
Barkod: 9789944396813


Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmuş. Devletin ilk milletvekillerinden, o zamanki adıyla saylavlarından biri Dr. Osman Şevki Uludağ.

Hayatını ülkesinin kültürünü geliştirmeye adamış… Tıp tarihinden musikiye pek çok konuda eser vermiş… Görevini başarıyla yerine getirebilmek ve daha çok üretebilmek için uykuları kaçıp hastalanmış bir aydın o.

Ve yıllar sonra ortaya çıkan iki günlük…
Büyükdedem Dr. Osman Şevki Uludağ’ın kaleminden Çanakkale Savaşı ve 1930’ların Doğu Avrupa’sı…

Bu kitapta okur, günlüklerin yanısıra benim büyükdedemi keşfetme hikâyemi bulacaktır.

www.osmansevkiuludag.com

(Arka kapaktan)

15 Haziran 2010 Salı

TÜRK MUSİKİSİ


Yazan: Ahmet Selim Teymur
Fiyatı: 25,00 TL

ISBN 978-9944-396-78-3, 16x23,5 cm, 238 s., 70 gr kitap kağıdı, notalı
Barkod: 9789944396783

“Türk Musikisi”, Ahmet Selim Teymur’un Trabzon Liseleri’nden Yetişenler Derneği’nde musiki çalışmalarına katılanlara yol göstermek üzere hazırladığı bir kaynak kitaptır.
Önce 1979-81 yılları arasında üç ayrı cilt olarak yayımlanan kitap, sonradan tek bir cilt haline getirilmiştir.
Nazari bilgilerin incelikleri, Ahmet Selim Teymur’un çok önem verdiği genç kuşakların kolayca kavrayabilecekleri bir dil ve sistematikle aktarılmaya çalışılmıştır.
Kitapta, Genel Bilgiler, Basit Makamlar, Küçük Usuller, Göçürülmüş (Şed) Makamlar, Birleşik Makamlar ve Büyük Usuller yer almaktadır.

YENİ BİR HAYAT




Yazan: Hüseyin İğdirli-Kemal Duygu
Fiyatı: 20,00 TL

Bir TOC (Theory of Constraints) Romanı
Herkes için okullarda öğretilmeyen zenginlik yöntemi
“Memur zihniyeti”nden nasıl kurtuluruz?

ISBN 978-9944-396-80-6, 13,5x19,5 cm, 280 s., 70 gr kitap kağıdı
Barkod: 9789944396806

İster başka birinin şirketinde maaşlı olalım, ister küçük veya büyük kendi işimiz olsun, eğer iyi para kazanmak istiyorsak, “kendi işimizin patronluğunu” üstlenebilmeliyiz. Aksi halde “hak ettiğimiz” parayı kazanamayız.
Bunun için öncelikle “parasal okuryazar” olmalı ve paranın dilini öğrenmeli, ardından zihinsel haritamızda para kazanma yollarımızı tıkayan “yanlış varsayımlarımızı”, damarlarımızdaki kan dolaşımını engelleyen pıhtıları temizler gibi söküp atmalıyız.
Ardından “parasal zekâmızı” geliştirmemiz gerekecektir. Bunu da marketing uygulamaları içinde pişerek yaparız. Böylelikle iyi para kazanma adayı oluruz.
“Parasal okuryazarlık”tan, “parasal zekâya” giden yolun sonunda “Yeni Bir Hayat” başlar. Hangi eğitim düzeyinde olursak olalım yeni bir hayat hepimiz içindir.
Günümüzde “En zararlı bağımlılıklarımız uyuşturucu, şeker ve ‘maaş’tır”; bu roman ‘maaş’ bağımlılığından nasıl kurtulacağımız üstünedir.

Görüşlerinizi bekliyoruz.


Hüseyin İğdirli-Kemal Duygu

E-mail: huseyin.igdirli@igg.com.tr
kemal.duygu@igg.com.tr
Twitter: twitter.com/Huseyin_Igdirli

2 Haziran 2010 Çarşamba

Beethoven Çorbayı Neden Fırlattı?


ve diğer büyük bestecilerin hayatlarından pek çok öykü de cabası…

Yazan: Steven Isserlis
Çeviren: İnci Ötügen
Fiyatı: 15,00 TL
ISBN 978-9944-396-79-0, 13,5x19,5 cm, 184 s., 70 gr kitap kağıdı, resimli
Barkod: 9789944396790

- Bach’ın oğlu babasına neden peruklu moruk diyordu?
- Stravinsky’nin kedisinin başına neler geldi?
- Brahms merdivenden kayar mıydı?
- Schumann parmağını nasıl sakatladı?
- Veee Beethoven çorbayı neden fırlattı?


Bu kitap çocuklara klasik müzik dünyasını, bestecileri ve müzikleriyle tanıtmak üzere kaleme alınmıştır. Ünlü çellist Steven Isserlis en beğendiği altı bestecinin –Bach, Beethoven, Mozart, Schuman, Brahms ve Stravinsky- yaşam öykülerini, müziklerini alışmadığımız bir tarzda ele alıyor. Gerçek olaylar, tarihler, anekdotlar ve resimlerle zenginleştirilmiş kitap, çocuklar (ve tabii anne babaları) için vazgeçilmez bir kaynak.


Steven Isserlis’in doğumu oldukça eski bir çağa rastlar. Bütün ailesi müzikle uğraşırdı. Annesi piyano çalardı, babası keman, ablaları da keman ve viyola. O da tek başına kalmasın diye viyolonsele başlamış, çok geçmeden de hayatta yapmak istediği tek şeyin viyolonsel çalmak olduğuna karar vermiştir. (Biraz da bu sayede sabahları erkenden kalkıp işe gitmek zorunda kalmayacağı için.) Şimdilerde bütün dünyayı dolaşıyor, kendisini dinlemek isteyen herkese (ve dinlemek istemeyen üç beş kişiye) konserler veriyor. Kayıtları da var. Cello World adlı CD’sini çok seviyor. İngiltere’de, İskoçya’da ve Amerika’da eğitim gördü. Esas öğretmeni Jane Cowan, çok hoş tuhaflıkları olan bir hanımdı. Bu hanım ona bestelerini çaldığı bestecilerle arkadaş olması gerektiğini gösterdi. Isserlis 1998’de “müziğe yaptığı hizmetler”den ötürü İmparatorluk Nişanı ile ödüllendirildi, başkalarına söyleyemiyor ama aslında bu nişanın ona yakışıklılığından dolayı verildiğini düşünüyor için için; 2000’de kıvırcık başına güzel bir şey geldi, bu kitabın bir bölümünde anlatılan besteci Robert Schumann’ın doğduğu Zwickau şehri, ona Schumann Ödülü verdi. Steven, hayatını düzene sokmaya çalışan Pauline, düzenini bozmayı başaran oğlu Gabriel, bir sürü viyolonsel ve bir piyanoyla birlikte Londra’da yaşıyor. Birçok hobisi var, ama müzik dinlemek ve kitap okumak ayrı tutulursa, en sevdiği şey bol bol yemek yemek.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

DİLİN İNTİKAMI


Ernst Jandl
Çeviren: Hayati Yıldız
Fiyatı: 12,00 TL
ISBN 978-9944-396-73-8, 13,5x19,5 cm, 84 s.
Barkod: 9789944396738

Almanca’da deneysel şiir dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan ve 2000 yılında aramızdan ayrılan Viyanalı şair Ernst Jandl, 70’li yıllardan itibaren (deneysel) şiirde az rastlanan bir popülerliğe ulaştı. Jandl, çocuksu hevesini ve nüktesini hiç yitirmeden ama acımasız gerçekçiliğinden de ödün vermeden, hiç tükenmeyen merakı ve araştırıcılığıyla hep daha önce denenmemiş biçimleri arayıp buldu. Somut şiir ve Dada’nın etkisi altında kendine özgü bir şiir dili geliştirmeyi başaran şair, görsel, diyalekt, işitsel şiir gibi yeni yönelimlerle şiirini her dönem baştan aşağı değiştirdi; kimi zaman, göçmen işçi Almancası’ndan geliştirdiği bozulmuş, yepyeni bir dil yarattı, kimi zamansa somut şiiri alışılagelmiş formundan çıkartıp gerçekliğin (örneğin Nasyonal Sosyalizmin) betimlenmesinde araç olarak kullandı. Gündelik hayatın dilinden yola çıktığı ve tekrar ona geri döndüğü şiirlerinde sadece edebiyatı değil Almanca dilini de etkiledi, ona yeni ifade olanakları kazandırdı. Jandl sadece şiir yazmakla kalmadı, onları ayrıca şiirselliklerinden hiçbir şey eksiltmeyecek bir biçimde seslendirdi ve bazen de caz müziği ile birleştirerek sanatını yeni alanlara taşıdı.
Elinizdeki seçki her biri Jandl’ın şiir güzgâhının ana durakları olan yirmi beş şiiri bir araya getiriyor. Birkaç şair kariyerini rahatlıkla içinde barındırabilecek geniş çaplı yaratısını seveceğinizi umuyoruz.

(Arka kapaktan)

NATÜRMORT


Josef Winkler
Çeviren: Burak Özyalçın
Fiyatı: 12,00 TL
ISBN 978-9944-396-71-4, 13,5x19,5 cm, 94 s.
Barkod: 9789944396714


“Muhteşem. Var olmanın gelip geçiciliğine dair büyük bir şiirsel çalışma. Bütün gücüyle duyulara hitap eden bir kitap.”
Marcel Reich-Ranicki

2008 yılında Almanca’nın en önemli edebiyat ödülü sayılan Georg Büchner Ödülü’nü kazanan Josef Winkler, Roma’da hayatın nabzının attığı yerlere götürüyor bizi. Bir yanda Vittorio Emanuele Meydanı’nda hafta içi kurulan pazarın dur durak bilmeyen hareketliliği, diğer yanda pazar günleri Vatikan’ın önünde bekleşen insanların inanç, ticaret ve cinsellikle çevrili dünyası.
Her ne kadar kitabın ana kahramanı balıkçı tezgâhında çalışan ergenlik çağındaki Piccoletto olsa da, zaman zaman oğlanın çevresinde akıp giden şehir yaşantısı ön plana çıkıyor. Otobüste, metroda sallana sallana seyahat eden yolcular, bağırış çağırışlarıyla ortalığı yıkan alıcı ve satıcılar; okura renklerini, kokularını ve irkiltici yanlarını sanki yanı başındaymışçasına hissettiren bir et ve balık pazarı; dinî mekânlar; orada burada bekleyen hacılar, turistler, dilenciler, fahişeler, seyyar satıcılar, uyuşturucu bağımlıları, evsizler… Gördüklerini adeta bir film kamerası gibi en ince ayrıntısına kadar kaydeden yazarın dur durak bilmeyen sonsuz resim galerisi okuyanda baş döndürücü bir duygu yoğunluğuna yol açıyor.
Sözcüklerini bir besteci titizliğiyle seçen Winkler, dualara özgü ritmik tekrarlarla dolu şiirsel diliyle ölüm, cinsellik ve din konulu dev bir natürmort çıkarıyor karşımıza.

(Arka kapaktan)

23 Nisan 2010 Cuma

ELEKTROGİTAR EFEKTLERİ VE AMPLİFİKATÖRLER


ELEKTROGİTAR EFEKTLERİ VE AMPLİFİKATÖRLER....10,00 TL
Cem Öcek
Genişletilmiş 2. baskı
ISBN 978-9944-396-76-9, 13,5x19,5 cm, 94 s.
Barkod: 9789944396769


Elektrogitar, amplifikatör ve efekt aletleri üçlüsü kullanılmaya başlandığından beri müziği etkileyip değiştirmiş, teknolojiyle birlikte müzikte ifade şekilleri değişmiş ve yeni akımlar doğmuştur.
Kullanılan gitar ne kadar kaliteli olursa olsun, kulağa gelen son ses amplifikatör ve efekt aletlerinden geçerek oluştuğundan, elektrogitar çalan birinin, istediği sesi alabilmesi için gitarı olduğu kadar, amlifikatörleri ve efekt aletlerini de tanıması gerekmektedir.
Kitapta bu üçlünün en az elektrogitar kadar önemli olan amplifikatör ve efekt aletleri üstünde durulmuştur.

ŞOSTAKOVİÇ VE TÜRKİYE


ŞOSTAKOVİÇ VE TÜRKİYE………………16,00 TL
Ferah Tahirova,
ISBN 978-9944-396-72-1, 13,5x19,5 cm, 216 s.
Barkod: 9789944396721
Türkçe-Rusça iki dilli, fotoğraflı


1935 yılının ilkbaharında, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün daveti üzerine SSCB’nin en önemli sanatçılarından oluşan bir heyet Türkiye’ye gelir. Heyetin üyeleri arasında resim, tiyatro, bale ve müzik sanatının seçkin isimleri yer almaktadır.
Bu sanatsal ziyaret Türk sanatçıları için olduğu kadar SSCB’ye mensup halkların sanatçıları tarafından da heyecan dolu anılarla doludur. Bu heyette genç bir besteci olan Dimitri Şostakoviç’in bulunması Türk müzik çevreleri için olduğu kadar, Şostakoviç için de önemlidir.
Şostakoviç, gerek besteleriyle gerekse siyasal kişiliği ile Türk müzik sanatının çağdaş uygulayıcıları arasında heyecan yaratmış ve daha sonraki dönemlerde de adından sürekli söz ettirmiştir.

Bu kitapta, bu ziyaretle ilgili olarak, gerek Türk gerek Rus basınında yer alan fotoğraflar, makale, haber, mektuplar ile diğer arşiv belgelerine dayanarak XX. yüzyılın ünlü bestecisi Dimitri Şostakoviç’in Türk müzik kültürü ile temasları incelenmektedir.

Kitap Türkçe ve Rusça olarak okurlara sunulmaktadır.

8 Nisan 2010 Perşembe

BİTKİBEN


Ömer Şişman, BİTKİBEN……………9,00 TL
ISBN 978-9944-396-74-5, 13,5x19,5 cm, 64 s.
Barkod: 9789944396745


“bunlara chili sosla insan getirsen yerler”


İlk kitabı hata devam ediyor (2005) hakkında yazılan hatırı sayılır yazılarla çok az şaire nasip olmuş ilginin odağı haline gelen Ömer Şişman’ın ikinci kitabı Bitkiben Pan/heves kitaplığı’nda...

Şiiri “şiirsel”in dışında aramak, Şişman şiirinin başat düsturlarından biri; deyim yerindeyse tam bir klişe düşmanı. Sınır tanımayan bir iştahla, gazete kupürlerinden, reklam metinlerine, “günümüz Türk şiiri”nden, çenesi kırılmış birinin konuşma şekline, farazi roman taslaklarından, kamera-göz’e takılan görüntülere varana değin her şey Şişman’ın dil laboratuarının malzemesi; Bitkiben’i okurken kendinizi hayatın laboratuarında bulacaksınız. Evet “benzerlik vardır”, benzeri hayatın ta kendisi olan bir şiir yazıyor Ömer Şişman... Tutuk ama sözünü sakınmayan, naif ama öfkeli, duyarlı ama çığırtkan olmayan, soğukkanlı birinin şiirleri bunlar...

KORO


Ömer Aygün, KORO……………9,00 TL
ISBN 978-9944-396-75-2, 13,5x19,5 cm, 68 s.
Barkod: 9789944396752

“ne güzel şey gereksiz tutturmak şov yapmak
vazgeçince her şeyin değişmesi”

Ömer Aygün’ün “ilk ve ilkel” kitabı taş gün’den 8 yıl sonra, ikinci şiir kitabı Pan/heves kitaplığı’ndan çıktı: Koro. İki güzelleme, iki Rimbaud çeşitlemesi, iki kahvaltı töreni, iki koçaklama, bir de erginleme: “artık kendi melodinizsiniz.”

Kısacası; kaldığı yerden coşkuya ve üslupsuzluğa devam.

Heves XXV



HEVES XXV....5,00 YTL
Şiir-Eleştiri
Hazırlayanlar: Ali Özgür Özkarcı-Mehmet Öztek-Ömer Şişman


Heves’in 25. sayısında Küllük/pano köşesinde Akif Kurtuluş ve Efe Murad’ın yazıları yer alıyor. Akın Terzi, Deleuze’ün en büyük şairler arasında saydığı Ghérasim Luca üzerine bir yazı kaleme alırken, Ömer Aygün, Luca’nın önemli şiirlerinden Passionnément’i dilimize kazandırıyor. Salih Yurttaş “Milli, Siyasi Şiir Sorusuna Yeniden” başlıklı yazısıyla şairin milliliğinin tarihsel çerçevesini irdelerken, Utku Özmakas piyasa edebiyatı, ortak şiir yazma çabaları, ödül karşıtlığının bir poza dönüşmesi vb üzerinden şiir ortamımızı ele alıyor. Ali Özgür Özkarcı 80 ve post-80 şiirini konu edinen yazısının ilk bölümünde Haydar Ergülen ve Akif Kurtuluş şiirlerini incelerken, Cihat Duman, Ah Muhsin Ünlü şiirini çözümlüyor.

Heves’in klasikleşen Bellek köşesinde ise bu sefer Mehmet Davut Özdal’dan beş şiir yer alıyor.

Heves 25’te şiirleriyle yer alan şairler: Mehmet Öztek, Ali Özgür Özkarcı, Efe Murad, Dick Higgins, Ghérasim Luca, Mehmet Davut Özdal, Nazmi Cihan Beken, Aras Keser, Denge Esentürk, Cem Uzungüneş, Olcay Özmen.

18 Şubat 2010 Perşembe

A Summary Catalogue of the Turkish Makams – Eugenia Popescu-Judetz


A Summary Catalogue of the Turkish Makams – Eugenia Popescu-Judetz............ 30 TL
ISBN 978-9944-396-69-1, 16 x 23,5 cm, 164 s., 80 g., 1. Hamur , karton kapak
Barkod: 9789944396691
(Kitabın dili İngilizce’dir.)

Türk musikisi üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Eugenia Popescu-Judetz, bu çalışmasında, on beşinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar önemli 23 el yazmasını inceleyerek, bu kaynaklarda geçen makamların geniş bir katalogunu hazırlamıştır.

For over three decades I had the opportunity to research on Ottoman
musical writings in the Turkish libraries and to consult private
collections. Concurrently, I was able to study Ottoman musical
manuscripts kept in libraries outside Turkey. Along those years of
research I carried out persistent investigations that gave me access
to a large number of Ottoman materials ranging from the fifteenth
century to the end of the nineteenth century. As a result of
examining numerous musical manuscripts in Ottoman Turkish literature I
discerned the commonplace of themes in the majority of writings and
evaluated their structure at formal and generative level. Moreover, I
was able to ascertain the significant purport of certain sources over
others and to compare several versions of the texts.
The idea of this catalogue evolved gradually in my mind from the
perception that an explicit presentation of the makams would
constitute a valuable reference both for evaluating the historical
process of creating and performing music, as well as for establishing
the inventory of modal categories and their taxonomic relations. As
time passed, I was able to determine the development of a genuine
Turkish concept in works that provided descriptive and analytical
matter, and to detect through manuscript lines the significance of the
process involving the semantics of the practice of music at different
periods.
The present book is mainly focused upon the practical theory of the
makams reflected in the production and performance of the melodic
scales the way they are described in Ottoman manuscripts.

Eugenia Popescu-Judetz

M. Azad Seçme Şiirler – Yayıma Hazırlayan ve Çeviren: Efe Murad


M. Azad Seçme Şiirler – Yayıma Hazırlayan ve Çeviren: Efe Murad …………… 15 TL

ISBN 978-9944-396-70-7, 13,5 x 19,5 cm, 120 s., 80 gr. 1. Hamur , karton kapak, Farsça-Türkçe
Barkod: 9789944396707

Son dönem İran edebiyatının önemli şairlerinden sayılan M. Azad, Tahran Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olmuştur. Çok iyi İngilizce bilen M. Azad, Amerikan şairi Sandburg’un yapıtlarını ve Bob Dylan, Joan Baez ve Bob Marley gibi söz yazarlarını Farsçaya çevirmiştir.
Çağdaş İran Edebiyatındaki “Beyaz şiir” akımının son temsilcilerinden sayılan M. Azad’ın dokuz şiir kitabı yayımlanmıştır.

Elinizdeki kitap şairin çeşitli dönemde yazdığı şiirlerden oluşan bir seçkidir.

Artık Kimse Kalmadı

artık kimse kalmadı.
galaksilerin hayretinde
gezegenler büyüdü ve eridiler
ve şairler ve denizciler öldüler.
insanlar o hayalî gemiyle
Samanyolu’ndan geçtiler.
yüz alevlenmiş nehir
gökyüzünde sarsılmıştı.
yalnız kötürüm kuşlar kaldı

ve kaplumbağalar
yer denen bir fosil üzerinde...

9 Şubat 2010 Salı

Bir Zamanlar Çıfıt Çarşısı – Beki L. Bahar




















Bir Zamanlar Çıfıt Çarşısı – Beki L. Bahar ...................15.00 TL

ISBN 978-9944-396-68-4, 13,5 x 19,5 cm, 204 s., kitap kağıdı, karton kapak, fotoğraflı
Barkod: 9789944396684

Benimle röportaj yapmaya gelenlerin genelde ilk sordukları doğum yerim olur. Yanıtım yıllardır değişmez: Edirneli bir anneden ve Bursalı bir babadan İstanbul’da doğdum, Ankara’da büyüdüm, Eskişehir kökenli bir aileye gelin gittim. Bu beş şehir üstüne üç çeyrek yüzyılı geride bırakırken birikim dağarcığımı saçtım ortaya. Hayal gücümü frenledim. Tarih çerçevesinde zaman dilimini, kişilerin yaşadıkları çevreyi, inançlarını, gelenek göreneklerini araştırarak gerçekleri yansıtmaya özen gösterdimse de sudan bir derleme, ne ararsan bulunur bir çıfıt çarşısı çıktı ortaya.

Çıfıt günümüzde unutulmaya yüz tutmuş, genç kuşağın bilmediği bir sözcük. Arapça yehuddan Farsçaya cuhud, Farsçadan da Türkçeye çıfıt olarak geçmiş.
Bizans döneminde İstanbul’un günümüzdeki Eminönü sahili hem Yahudilerin oturduğu hem de gemilerin boşaltma yükleme yaptıkları bir koydu. Porta Judeca olarak adlandırılmıştı. İstanbul’un fethinden sonra Türkçe karşılığı olan Çıfıt Kapısı denmiş, çok daha sonra da Bahçekapı adını almıştır. Yahudilerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşim bölgelerine de çıfıt adı yakıştırılırdı. Örneğin Eskişehir’e bağlı Çifteler ilçesinin eski adı Çıfıtlar’dı. Ege’de Bakırçay’ın güneyinde de, Kırım’da da Çıfıt Kale adlı kasabalar vardı...
Zamanla Musevi, Yahudi sözcükleri onun yerini aldı, ancak küçültücü bir nitelik yüklenmek istendiğinde kullanılır oldu.

Osmanlı İmparatorluğu süresince ve Cumhuriyet’ten sonra 1950’lere kadar Yahudiler pazarcılık alanında aktiftiler. Şehirlerde her gün ayrı bir semtte kurulan pazar yerlerinde tezgâh açanların yanı sıra, civar kasabaları dolaşan, haftada ancak bir gün veya bir gece ailelerinin yanına gelebilenler de olurdu. Her tür eşyanın satıldığı kasaba pazarlarındaki tezgâhlarında, akla gelen gelmeyen, yabancı ilaçtan rastığa, sülük kavanozlarından kumaş boyasına, kapı tokmaklarına kadar çeşit çeşit, yeni eski eşya arasında, bazen arayıp da bulamadığınız bir şeyi görmek, alabilmek olanaksız değildi. Belki ondan bilinmez, “çıfıt çarşısı” deyimi, her tür eşyanın karmakarışık satıldığı yer anlamında kullanılır olmuş.

Beki L. Bahar

8 Ocak 2010 Cuma

CÜNEYD ORHON ANLATIYOR: RADYO GÜNLERİM, Bülent Aksoy (Yay. Haz.)




ISBN 978-9944-396-66-0; 13,5x19,5 cm; 312 s.; fotoğraf albümü (16 s.)+ CD
Barkod: 9789944396660
20,00 TL

Bu kitapta “Radyo Günlerim” adı altında yayımlanan metin bir radyo mülakatıdır. On altı oturum sonunda ortaya çıkan bu mülakat 1999-2000 ve 2000-2001 yayın dönemlerinde Açık Radyo’da (Istanbul, 94.9 FM) “Radyo Anıları” adıyla yayımlanan uzun bir dizinin bir bölümüdür.

Kitabın ekindeki CD’de sözü geçen programlardan bir seçki bulunmaktadır.

“Türk musıkisi açısından bambaşka bir anlamı vardır devlet radyosunun. Radyo en az elli yıl boyunca bu musıkinin en etkili yayın kurumu ve icra ortamıydı. Kendi icracısını kendi yetiştirmek zorunda kalan radyo, bu yöndeki faaliyetiyle zaman zaman bir okul kimliği de kazanmıştı. Radyonun musıki programları yeni bir icra biçimi de getirmiştir. Kısacası, “radyo musıkisi” diyebileceğimiz yeni bir icra şekillenmiştir musıki hayatında.

“Radyo günleri”ni bu kitapta toplanan on altı saatlik bir söyleşi içinde dile getiren Cüneyd Orhon sadece bir radyo icracısı değil, Ankara, İstanbul, İzmir radyolarının, daha sonra da TRT’nin hemen hemen her kademesinde resmi görevler yüklenmiş bir radyo yöneticisi, bir radyo adamıydı.

Osmanlı-Türk musıkisinin devlet radyosu çatısı altında süren icrası bu musıkinin tarihinde mutlaka incelenmesi gereken bir yeni dönemeçtir. Radyo tarihi hakkında bugüne kadar çeşitli kitaplar yayımlandı. Ama bu kitabın onlardan önemli bir farkı var: Cüneyd Orhon, devlet radyosu bünyesinde yürütülen musıki çalışmalarını benzerine pek az rastlanabilecek ölçüde ayrıntılı bir biçimde, radyonun içini dışını bilen bir yetkili olarak tanıtıyor. Radyo tarihinin sayfaları bu söyleşilerde bir bir çevrilirken, üstü kapalı konuları gözler önüne sermekten sakınmıyor, yeri geldikçe de bizi radyo dünyasının atmosferine sokuyor.”