13 Temmuz 2010 Salı

Osman Şevki Yazdı Ama Günlükleri İçin Torun Lazımmış!


Uludağ’a bu ismi veren zatın günlükleri basıldı. Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk yıllarını anlayabilmek adına da bu günlükler önemli.

19. asırda doğup Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk dönemlerine şahitlik eden bir insan bizim için neden önemlidir? Ya da bu şahidi önemsemeli miyiz? Bu soruya kolay kolay ‘hayır’ denilemeyeceği ortada. Çünkü 19. asır bizim için, Akif Paşa’nın meşhur kasidesinde anlattığı gibi, bir kırılma noktasıdır. Bugün sorunlar yumağı olarak ortada duran cumhuriyetin kurucu kadroları o dönemin şartlarında yetişti. Dolayısıyla bugünlere nasıl geldiğimizin hikâyesi o dönemde yaşananlarda gizli.

Binbaşı, doktor, milletvekili, besteci, sosyal tarihçi

Şimdi Bursa’nın sokaklarında dolaşıp havasını teneffüs eden insanlara, “Uludağ’a bu ismi kim verdi?” diye sorsak kaçından net bir cevap alabiliriz? Ben ‘hiç’ diyeyim ve insaf sınırlarını biraz zorlayayım. Neden mi insaf sınırlarını zorlayayım? Çünkü bilmek sadece bir sınıfa ait bir eylem değildir. Süleymaniye Medresesi’nde okuyanın orada esnaflık yapandan haberdar olduğu bir gelenekten gelen insanlar olarak bizlerin bildiği halde Bursa’da yaşayan büyük kitlenin (hadi eski ifadeyle söyleyelim: Sevad-ı Azam) bu bilgiden yoksun olmasını nasıl okumak gerekir?

Bursa sokaklarına olanca heybetiyle bakan dağa adını veren Dr. Osman Şevki Bey’dir. Sonradan kader 1934’te adına Uludağ soyadını da ekleyecektir. Osman Şevki Bey bir binbaşıdır. Doktordur. Milletvekilidir. Bestecidir. Sosyal tarihçidir. Bursa’nın simgelerinden olan Yeşil Cami ile ilgili bir kitap yazmıştır. Yine Uludağ’ı anlatan Uludağ Tapınakları, Keşişleri, Dervişleri adlı çalışması şehir tarihçiliği açısından kayda değer bir çalışmadır.

Dededen haberdar olmak

Yıl 2008. Osman Şevki’nin ikinci nesil torunlarından Ela Yıldızeli adında reklamcı bir bayan, dedesini kaybetmenin verdiği acının biraz daha hafiflemesi için anneannesinin babasıyla ilgili internette araştırma yapar. Karşısında çıkan sonuçlara şaşırır. Bu kadar bilinen bir dedeye sahip olmalarına rağmen aile içinde dedenin bahsi yeterince geçmez. Torunun bilmek isteyen tavrına rağmen anneannede de o kadar saklama ameliyesi vardır.

‘Özel yazılar okunmaz’

Bu cümle Ela Hanım’ın önünde bir engel olarak hep durur ama o yılmayan bir mizaca sahiptir. Kütüphanede eline geçen ilk defter Osman Şevki Bey’in Viyana seyahatine dair günlükler. Bundan sonra Ela Hanım, günlüklerin değeri olup olmadığını araştırmaya koyuluyor. Araştırmaları onu Pan Yayıncılık ile buluşturuyor. Eda Hanım, o gün kendisine, yayınevi editörlerinden Işık Gençer’in sözlerinin farklı bir bakış kazandırdığını anlatıyor.

‘Önemli olan sonuç değil, yoldur’


Işık Gençer’in bu cümlesi yolunu aydınlatan bir kandil oluyor Ela Hanım’ın. Turgut Çeviker, Hüsrev Hatemi, Prof. Zafer Toprak, Prof. Nuran Yıldırım, Etem Ruhi Üngör yolun diğer kandilleri olarak Ela Hanım’ın kaderine ekleniyor. İlk önce 2008’de Bir Kültür Savaşçısı Dr. Osman Şevki Uludağ / Musiki Yazıları çıkarıyor.

Bugünlerde Ela Hanım, Osman Şevki Bey’in Çanakkale Savaşı ve Viyana Seyahati Günlükleri’ni, dedesi Osman Şevki Bey ile buluşma hikâyesini de ekleyerek yayımladı.

Günlüklerde bir ‘hesaplaşma’ var

Bu kitap, Cumhuriyet’in kurucu kadrosu içinde yer almış bir isim olan Osman Şevki Bey’in gözüyle Balkanların nasıl göründüğünü anlamak bakımından önemli bir yerde duruyor. Çünkü hayatın bazı dönemlerinde bireyin kendisi yoktur, toplumun kendisi ya da kadronun kendisi vardır. Cumhuriyet dönüşümü de bir kadro işidir. O zaman biz bu defterleri, o kadronun, o döneme ve dönemin insanlarına bakışı olarak okuyabiliriz.

Günlüklerden öğrendiğime göre Osman Şevki Bey zaman zaman ruhsal sıkıntılara düçar oluyor. Bunların çözümünü uykuda ve seyahatte buluyor. Viyana Günlükleri, yine bir yoğun ruh sıkıntısından kurtulmak amacıyla yapılan seyahat sonrası ortaya çıkıyor.

Günlükleri okuduğunuzda pozitivist bir ahlakın izlerini görmek mümkün. Her şeyi zahir gözüyle gören ve varlığın yaşamasını kendine bağlayan bir anlayış. Seyahat, Karadeniz'den Köstence'ye, oradan Bükreş-Budapeşte yolu üzerinden Viyana'ya yapılıyor. Günlüklerde kullanılan dilden Osman Şevki Bey'in bir hesaplaşma içinde olduğu söylenebilir ama bu hesaplaşma kaybetme duygusunun verdiği bir ‘oh olsun’ hesaplaşmasından öteye gitmiyor.

Hele hele askerî tabip olarak Çanakkale’nin pek çok yerinde görev yapan bir insanın günlükleri de, şartların anlaşılması noktasında önem arz ediyor. "Bu sene gezdiğim yerler" cümlesiyle başlayan günlükler, Çanakkale Savaşı'nın arka planına ışık tutuyor.

Günlük: Hafızanın derin izleri


Hatırat kitapları ya da günlükler hafızamın derin izleridir. Bu izlerden yürümek kendi izlerimizden yürümektir. Cumhuriyet hesaplaşmasını gerçekleştirmek, Cumhuriyet içinde yer alan bütün unsurlarla hesaplaşma sürecine girmekle mümkün.

Bu tarih bizim tarihimiz çünkü.



Zeki Dursun, günlükleri önemseyerek haber verdi
http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=4069

8 Temmuz 2010 Perşembe

BÜYÜKDEDEM DR. OSMAN ŞEVKİ ULUDAĞ


Çanakkale Savaşı ve Viyana Seyahati Günlükleri

Yazan: İrem Ela Yıldızeli
Fiyat: 12,50 TL


ISBN 978-9944-396-81-3, 13,5x19,5 cm, 192 s., fotoğraflı
Barkod: 9789944396813


Türkiye Cumhuriyeti henüz kurulmuş. Devletin ilk milletvekillerinden, o zamanki adıyla saylavlarından biri Dr. Osman Şevki Uludağ.

Hayatını ülkesinin kültürünü geliştirmeye adamış… Tıp tarihinden musikiye pek çok konuda eser vermiş… Görevini başarıyla yerine getirebilmek ve daha çok üretebilmek için uykuları kaçıp hastalanmış bir aydın o.

Ve yıllar sonra ortaya çıkan iki günlük…
Büyükdedem Dr. Osman Şevki Uludağ’ın kaleminden Çanakkale Savaşı ve 1930’ların Doğu Avrupa’sı…

Bu kitapta okur, günlüklerin yanısıra benim büyükdedemi keşfetme hikâyemi bulacaktır.

www.osmansevkiuludag.com

(Arka kapaktan)