29 Ocak 2009 Perşembe

Sus ve Dinle - Tan Oral (Karikatür)




Müzikal Karikatürler
Birinci Baskı: Ekim 1989
Kapak: Tan Oral
Fiyatı: 7,50 TL

Basından

1976'dan bu yana çizdiği karikatürlerin en melodik olanlarını seçip bir şarkıda (pardon) kitapta toplamış Tan Oral: "Sus ve Dinle." Radyolu zamanlarda çilingir sofralarını süsleyen, civcivli kasetçalarların Ada vapuruna Arap rüzgârları estirdiği günümüzü ve daha da bugüne yaklatığımızda mehteranlı cumhuriyet bayramlarıyla imparatorluk yılları nostaljimizi depreştiren az acılı olanı devletçe benimsenen müziğin karikatürize öyküsü...

Oysa ne kadar marjinal bir alana itilmiş olsa da karikatür gündelik olanı (bu yüzyıllardır yaşanmakta olan demektir) yakalayabildiği sürece ölmeyecektir. Bunun en rafine örneklerinden birini Tan Oral'ın "Sus ve Dinle"sinde bulmak mümkün.
(Kemal Gökhan, Cumhuriyet, 7 Aralık 1989)

Geçende Tan Oral'ı gördüm. "Ne oldu artık görüşemiyoruz?" diyecek oldum. Ne dese beğenirsiniz, "Eve faks aldık, bundan böyle karikatürleri faksla gönderiyorum. Böylesi daha kolay oluyor." Fakslı yazı, fakslı karikatür derken, müzikli karikatürler de çıktı. Elimde Tan Oral'ın 'Sus ve Dinle' adlı müzikli karikatürleri var. Bir albümün tümü müzikli karikatür üstüne...

Müzikli karikatür sesli olmaz, notalarla olur. Tan Oral da notaları sırt sırta donatmış. Nereden gelir müzikli karikatür? Annesi Tan'a evdeki bardakların selameti uğruna bir küçük oyuncak çalgı alır. Çalgı metallere vurulan tonlu sopalarla ses verir. Sirkeci garında eve gitmek için sıra beklerken bu çalgıyla oynar. Birden ayaklarının ucunda bir çizme peyda olur. Başını kaldırır, iki üiformalı polis. Annesine, "Hanım , der, çocuğuna sahip ol imseyi bu zımbırtıyla rahatsız etmesin!.." Tan Oral müzikli karikatürlerle o günlerin ahını alıyordur!..
(Mehmed Kemal, Cumhuriyet, 14 Şubat 1990)




Kitaptan Bir Bölüm

Müzik ve müzikçilerin dışında, yaşamımda başka bir şeye pek de imrendiğim söylenemez. Hiçbir şey de, sıkıntılı zamanlarımda müzik kadar avutmamıştır, belki çizmek.

Çocukluğumuzda müzik diye severek dinlediğimiz, yalnız radyo vardı. Müzik burada şarkılar, saz eserleri, fasıl heyeti, türküler, oyun havaları, klasik müzik, hafif müzik, operalar, dans müziği, caz, tangolar, şansonlar, vb. isimlerle sunulurdu. Biz ise, büyücek saç taraklarını, bir elimizle ucundan masaya dayar, tarağın uzundan kısaya doğru sıralanan dişlerini diğer elimizin başparmağıyla tıkırdatarak bildiğimiz ezgileri çıkarmaya çalışırdık. Sonra evdeki bardakları çıkardıkları seslere göre sıraya koyar bu kez çatal kaşıkla onları tıngırdatıp kulağımızın tozunu alırdık.

Bir gün annem, belki de bardakların selameti uğruna bana çarşıdan küçük bir oyuncak çalgı satın almıştı. Bunda, değişik boyda yedi metal parça, küçük sarı çivilerle tahtaya gevşekçe tutturulmuştu. Ucunda tahtadan bir top bulunan çalma sopası ile bu parlak metallere vurulunca yumuşak ve boğuk bir tınlama duyuluyordu. Eve gitmek için Sirkeci Garı'nda tren beklerken, dayanamayıp onu paketinden çıkarıp dizlerimin üstüne koymuş ve başım önümde, sopayla metallere vurarak "Üsküdar'a Gideriken"i çıkarmaya çalışıyordum. Ayaklarımın ucunda bir çift çizme gördüm bir ara. Baımı kaldırdım. Üniformalı iri kıyım bir polis karşımızda duruyordu. Anneme, hanım hanım, çocuğunuza sahip olun, çevreyi rahatsız ediyor demez mi? İşte duyduğunuz gibi ülkede müzik yasaklam olayları çok eskilere kadar gitmekte.
(...)
Müzik dinlemede nitelik sürekli rtıyor. Pürüzsüz, kusursuz dinleme zor değil artık. Öte yandan sesin niceliği de yükseliyor. Müzik setinizi sonuna kadar açarak sevdiğiniz parçayı tüm mahalleye dinletebiliyorsunuz. Böylece müziğe yepyeni toplumsal bir boyut ekleniyor.

Kitapta bu dediklerimin tümünü bulacağınızı sanmayın. Ama işte böylesine çok sesli bir ortamda, çeşitli nedenlerle değişik zamanlarda çizip yayınladığım, müzikal karikatürlerden oluşan bir derlemeyi sizlere sunmaya çalıştım. Ne diyorsunuz?

0 yorum:

Yorum Gönder